MHP Lideri Devlet Bahçeli gazetecilerle bir araya geldi

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Yüksek Seçim Kurulu kararına kimin hesabına nasıl gelirse değil, Anayasa, hukuk çerçevesinde yaklaşıp karar verilmişse saygı duymaktan öte yapacak bir şey yoktur" dedi.

Bahçeli, gazetecilerle iftar programında bir araya geldi. Gazetecilerle sohbet eden ve gündeme ilişkin sorularını cevaplayan Bahçeli, YSK’ya yönelik eleştirilerin olduğunu söyledi. Devlet Bahçeli dokunulmazlık tartışmasına yönelik olarak, "Türkiye siyasi yönden geçmiş dönemlerle karşılaştırıldığında çok derin tartışmalara vesile olan bir dönemi yaşamaktadır. Tartışmalar hafifleyeceği yerde yoğunlaşarak devam etmektedir. Türkiye’de seçimler üzerinde her zaman tartışmalar, itirazlar, genel kabul görmeler olur ve bunlar içerisinde Yüksek Seçim Kurulu önemli bir Anayasal kurum olarak kendi statüsü içerisinde değerli hakimlerden oluşmuş yapısıyla değerlendirmelerde bulunur ve bir karara varır. Bu karar hepimiz için geçerlidir. Hepsine saygı duymak gerekmektedir. Yüksek Seçim Kurulu’nun üstünde herhangi bir kurum yoktur. Yeniden tartışmaları değerlendirip karara bağlayacak bir kurum yoktur. Böyle olunca Yüksek Seçim Kurulu kararına kimin hesabına nasıl gelirse değil, Anayasa, hukuk çerçevesinde yaklaşıp karar verilmişse saygı duymaktan öte yapacak bir şey yoktur’’ dedi. Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun TBMM grup toplantısı sırasında hırçın bir uslüpla, gergin bir bakışla tartışma açtığını belirterek, "Yüksek Seçim Kurulu’nun 11 üyesi vardır. Eğer kurum olarak suçlamak istiyorsanız, 7-4 şeklinde değerlendirme yerine Yüksek Seçim Kurulu’nu kurum olarak alıp, içinden herhangi birini ayırt etmeksizin güzel bir dille eleştiri yapmak varken, böyle bir tartışmaya girmesi çok doğru olmamıştır. Bu tartışmalar konusunda gerekli uyarıları kendisine yapmak istedik" şeklinde konuştu.

BAHÇELİ SÖZLERİNİ ŞÖYLE SÜRDÜRDÜ:

"Dokunulmazlığın kaldırılması talebi kendisinden gelirse, yani ‘Ben bu kadar cesurca, hukuk, adalet ışığında inandıklarımı söylüyor, her türlü kelimeyi de kullanabiliyorum ama böyle bir durumda dokunulmazlık zırhına bürünmek istemiyorum. Onun için dokunulmazlığımın kaldırılmasından yanayım’ şeklinde bir teklif gelirse, bu teklife ilk müspet tepkiyi benim vereceğimi söyledim. Yani böyle bir dokunulmazlığın kaldırılması konusundaki isteğinize hemen ben Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde dokunulmazlığın kaldırılması yolunda ilk oylamayı yapabileceğimi söyledim. Bu doğru bir yaklaşımdır. Bu kadar aşırı, karıştırıcı, kırıcı bir konuşmayı yapan kişi, dokunulmazlık zırhına bürünmemelidir, önünü açmalıdır, tartışmayı bu boyutuyla Türkiye’nin gündemine getirirken aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne taşımış olmalıdır."

‘’ 250 BİNDEN FAZLA İSTANBUL’DA HEMŞEHRİSİ BULUNAN İLİMİZİ ESAS ALARAK BİR ÇALIŞMA BAŞLATMAYI UYGUN BULDUK’’

İstanbul seçimlerine ilişkin olarak ‘hemşehricilik’ ifadesine ilişkin sorusuya ise "Bize göre zillet ittifakının adayı ile Cumhur ittifakı adayı İstanbul’da Belediye Başkanlığı seçimi için çok kararlı bir yarışa girmiş olacaklardır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin adayı da yoktur, aday çıkarma şansı da yoktur. Cumhur ittifaklı anlayışında hareket ederek, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin öngördüğü bir evvelki seçime katılmış, Türkiye’de siyasi hayatın çok önemli kademelerinde sorumluluklar üstlenmiş şahsın seçimdeki faaliyetlerine yardımcı olabilmek amacıyla Milliyetçi Hareket Partisi bir katkı sağlamak düşüncesindedir. İstanbul’da yaşayan 16 milyon insanın hemşehrileri hep Anadolu’dadır. Adalet ve Kalkınma Partisi kendi adayının Cumhur ittifakının anlayışıyla yarıştığı bir ortamda nasıl bir strateji ortaya koyuyorsa, Milliyetçi hareket Partisi bu anlayış çerçevesinde katkı sağlayacaktır. Onun ötesinde Anadolu’da siyaseten netice aldığımız illerimiz vardır. O zaman hemşehrilik ruhunu harekete geçirmek suretiyle bu katkıyı sağlayabileceğimiz inancını düşünerek, 15 ilimizi, 250 binden fazla İstanbul’da hemşehrisi bulunan ilimizi esas alarak bir çalışma başlatmayı uygun bulduk. Bununla ilgili ilk olarak 250 bin ve yukarısında İstanbul’da oyu olduğuna inandığımız ilimizin değerli başkanlarını davet etmek suretiyle kendileriyle istişare ettik. Şimdi de bu çalışmayı devam ettirebilecek gerekli görevlendirmeleri yapıyoruz. İstanbul birinci bölgede bir arkadaşımız Başkanlık Divanı olarak sorumluluk üstlenecek, ikinci bölgede bir arkadaşımız Başkanlık Divanı olarak sorumluluk üstlenecek, aynı şey üçüncü bölge içinde geçerli olacak. Bütün bu sorumlulukların üstünde İstanbul milletvekili ve Başkanlık Divanı üyesi olması sebebiyle de Semih Yalçın beyefendiyi Genel Koordinatör şeklinde ortaya koyacağız. Önümüzdeki günlerde ikinci bir 15 ilimiz ile görüşeceğiz. 130-135 bin oy potansiyeli olan çoğunluğu doğu ve güneydoğu illerimiz orada olacak. İl Başkanlarımızı davet edeceğiz. Onlara da yüz yüze mahalli idareler seç.imini, mahalli iradeler seçiminin niye iptal edildiğini, bu iptal edilmesi sonrasında ve öncesinde nelerin olduğunu anlatarak, onları aydınlatma görevini sürdürecektir" ifadelerini kullandı.

CHP’nin aynı zarfa bütün oy pusulalarının konmasına ilişkin soruya Bahçeli, "Bize dört pusula verdiler, bir de zarf verdiler. Zarfları kullanırken, ben itiraz etmedim. Tartışma 39 Belediye’nin 25’ini Cumhur ittifakı kazanmışken buraya bir itiraz yapmıyorsunuz. Mazbatayı alı almaması noktasında değerlendirmelerde bulunuyorsunuz. Mazbatanın verilmesi için Yüksek Seçim Kurulu’na çok büyük övgüler yağdırıyorsunuz. 28 bin oydan 13 bin oya düşünce şikayetler, şaibeler olduğu ortaya çıkıyor. Şaibeler 39 ilçede sadece Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım arasındaki oy farkının neden böyle olduğu hesap ediliyor. 28 binden 13 bine düşüyorsa, buralarda bir şeyler var. Hiç kimse oyların bu kadar düşmesi üzerine konuşacağı yerde, dört tane pusula var. ‘Hepsi iptal edilmelidir’ diyorlar. Bunların hepsinin altı başka anlam taşır. Bir yerlere Türkiye’yi sürüklemenin gereği yok" diye konuştu.

‘Her şey çok güzel olacak’ sloganına ilişkin soruya Bahçeli, "Güroymak’a giderken, Norşin isim değişikliğini ifade eden ‘Her şey çok güzel olacak’ diyen bir eski Cumhurbaşkanı var. FETÖ’cüler, PKK’cılar var. ‘Her şey kötü olacak’ diye siyasi zafer beklenemez. Slogan çok yanlış" şeklinde konuştu.

Cumhur ittifakının sloganına ilişkin soruya Bahçeli, ‘’Bana sorarsanız, ‘Bu kadar gürleyen havada, yağmur bereket varken, yıldırımlar çaksın" dedi.

PKK terörist başının avukatlarıyla görüşerek, terörist başının mesajının 6 Mayıs tarihinde yayınlanmasına ve bunun AK Parti’nin Kürt oylarına talip olduğu yorumlarına ilişkin soruya Bahçeli, "HDP seçmeniyle Kürt kökenli kardeşlerimizi birbirine karıştırmamak lazım. Yorumu o şekliyle ele aldığımız vakit, sanki HDP’nin oylarının hepsi Cumhur ittifakına kanalize edebilecek bir taviz politikası takip ediliyor gibi anlayış ortaya çıkar, bu doğru değildir. Bu bir talep meselesidir. Avukatıyla uzun yıllar görüşememenin ısrarlı bir şeklidir. Bir hanımefendi milletvekilinin cezaevinde 160 günden beri ölüm orucu tutmuş olmasındandır. Böyle bir durum karşısında Sayın Cumhurbaşkanı’nın ifade ettiği şekliyle; çözüm sürecini kapsamayan ama avukatının talebine verilen bir cevaptır. Bana sorarsanız avukatıyla görüşsün. Yani görüşmese dahi bunlar Kandil’den haberleşiyorlar zaten. Bunu büyüterek farklı noktalara getirerek hele hele PKK onun YPG’siyle onun HDP’siyle işbirliği yapıp seçim kazanma sevdasına kapılanlar ağızlarına böyle bir görüşmeyi almamaları lazım. Ağızlarına almaları gereken görüşme yattaki görüşmeler olmalıdır" ifadelerini kullandı.

İmamoğlu’na ilişkin olarak bir lider doğuyor tanımlamalarının yapılmasına ilişkin soruya Bahçeli, ‘’Üç defa kınıyorum tabirini kullanarak lider doğmaz. Liderliği bu kadar ucuza almamak lazım. Emek ister. Halkın kabulünü ister. sevgi, saygı ister. Onlar daha oluşmadan bir seçim döneminde birden parlatmalarla lider doğmaz. Onun için Kemal Kılıçdaroğlu beyle bu arkadaşı mukayese ettiğiniz vakit Kemal Kılıçdaroğlu’nun heyecanı, tecrübesi, 8 yıllık birikimi, ısrarlı davranışı üste gelir diye düşünüyorum" şeklinde konuştu.

Sandığa gitmeyen seçmen ilgili olarak Bahçeli, "Sandığa gitmeyenleri sandığa getirmek gerekir. Hele hele Türkiye’nin böyle hayati döneminde, seçimin çok fazla anlamlar taşıyacağı ortamda vatandaşlık görevini yerine getirmeyeni fazla dikkate almamak lazım. Böyle bir dönemde sandığa gidemeyecekse nereye gidecek bu insanlar! İşi gücü bırakıp sandığa gitmeli, vatandaşlık görevini yapmalı, gönlünden hangi parti geçiyorsa ona oy versin ama sandığa gitsin. Sandıktaki tartışmaları Avrupa’da ABD’de tartışılır duruma getirmek doğru değil. ABD Türkiye’deki siyasete not alıyor ne demek bu? Türkiye demokrasiyle ilgili mücadelesini verirken ABD emperyalist güç olarak oyunun içinde mi yoksa Türkiye’de öğretmenliğe mi soyundu. Not alıp da ne yapacak kaç verecek Türkiye’ye 5’in altında verecekse zaten başka şey düşünüyor demektir. 5’in üstündeyse sınıf geçmeyle ilgili bir nottur o. Ona da kimsenin itirazı olmaz’’ dedi.

Galatasaray divan toplantısında Hayri Kozak, açık açık Ekrem İmamoğlu’na desteğini deklare etmesine ilişkin soruya Bahçeli, "Galatasaray yönetimi o şahsı aforoz etsin. Yani çok sayıda taraftarı bulunan spor kulübünü bir kişi bu şekilde istismar edemesin bir eksik kalsın bana göre Galatasaray" ifadelerini kullandı.

Cem Yılmaz ile ilgili soruya Bahçeli, "Ben ise onu görünce önce bir elbiseni değiştir derim. Kravat tak, hatta takma başka bir şeyler yap. Belediye seçiminde oy vereceksen git ver ama sana yönelmiş sevgiyi siyaseten istismar edip hepimizin alerjisini toplamaya vesile olma. Yüzde 49’u sevebilirsin ama yüzde 51’e de saygı duy. Ben, Cem Yılmaz’ı bundan sonra sevemem" diye konuştu.

Seçimlerde Cumhur ittifakının oy oranı yüzde 50’nin altına düşme ihtimaline yönelik soruya Bahçeli, ‘’Doğmadan getirenler var dolayısıyla Allah muhafaza öyle bir sonuç alındığı takdirde çok kişi gece gündüz tekrar edecektir. Biz de böyle bir doğuma müsaade etmemek için 52’nin yukarısını düşünmemiz gerekiyor. Yoksa istismarı çok olur. Fransa’sı karışıyor Almanya’sı, İngiltere’si, ABD’si karışıyor’’ şeklinde konuştu.

Beka sorununa yönelik soruya Bahçeli, ‘Beka konusunu gündeme taşıdığımız andan itibaren böyle bir sorunun olmadığını iddia edenler vardı. 31 Mart’tan 6 Mayıs’a kadarki süre içinde görülen odur ki beka sorunu hala kuvvetle devam ediyor, Türkiye’nin de önemli bir sorunu olarak karşımızda duruyor. Bunun için beka konusu belki o kadar tarif edilmese de anlamı büyüktür’’ ifadelerini kullandı.

TÜSİAD’ın İstanbul seçimlerinin yenilenmesi kararının ardından açıklama yapmasına ilişkin Bahçeli, "Türkiye’nin önemli siyasi krizler yaşadığı ortamda bekleyip bekleyip siyasi krizi tahrik edici konuşmayı TÜSİAD alışkanlık haline getirmiştir. Başkanları kim olursa olsun bu gelenek devam ediyor. TÜSİAD’ın söylemini doğru bulmuyorum. Kendilerine bir tek soru soruyorum: TÜSİAD önemli işadamlarının oluşturmuş olduğu bir kurumdur. Çok çalışmış, değerli bilim insanlarını yanına almıştır, araştırmalar yapmıştır. Temel sloganları vardır. “Mutlaka bir yapısal reforma ihtiyaç var” demişler ve yapılan reformlarla ilgili çok da eserler ortaya koymuşlardır. Ben Parti Genel başkanı olarak hükümette olduğumuz süreçte TÜSİAD’ın bu eserlerini yakından takip ettim. Bir tek sorum var kendilerine; hangi iktidar gelirse gelsin bu yapısal reformlarının kitapçığını verdiler. Ziyaret ettiler, o yöneticileri kendileri çağırıp akıllarınca imtihan da ettiler. Fakat bugüne kadar o yapısal reform tekliflerinden hangisi kabul gördü, hangisinden sonuç aldılar. Onun için bu tür ana kuruluşlar, katma değer ve üretim yaratan kuruluşlar siyaseti çok erken yorumlamaya kalkmasın. Şimdi bir başkan çıkmış bir cümle sarf ediyor. Ona o cümleyi tersinden okuturlar. Böyle şey olmaz. Yazık bu memlekete. TÜSİAD’ı halk da kabul etmiyor. Alternatifleri de doğmuştur, onlar ilerde ne yapar onu bilemiyorum. TÜSİAD’ın yerine birçok kavramlar üreten, alfabedeki 29 harfi kullanan iş adamları seviyesi de doğmuştur" dedi.

(Ahmet Umur Öztürk/İHA)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.