Sümela Manastırı’nın kayıp hazinesi mercek altında

Türkiye’nin inanç turizmi yönünden önemli merkezlerinden birisi olan Trabzon’un Maçka ilçesindeki tarihi Sümela Manastırı’nın kayıp hazinesinin izi sürülüyor.

Trabzon’un Maçka ilçesi Altındere köyü sınırları içinde Altındere Vadisi’ne hakim Karadağ’ın eteklerinde sarp bir kayalık üzerine Bizans İmparatoru I. Theodosius zamanında (375-395) Atina’dan gelen Barnabas ve Sophranios isimli iki rahip tarafından kurulmuş olan Sümela Manastırı’nın kayıp hazinesi araştırılacak. 18. yüzyılda birçok bölümü yenilenen, 19. yüzyılda büyük binaların ilave edilmesiyle muhteşem bir görünüm kazanan Sümela, Trabzon’un 1916-1918 yılları arasındaki Rus işgali sırasında el konularak, 1923’den sonra tamamıyla boşaltıldı. Bir anda boşaltılan manastırdaki görevli papazlar değerli kutsal eşyaları manastırın içine değil de bölgedeki Ayavarvara Kilisesi’ne gömerek Yunanistan’a giderken, manastır bu dönemden sonra tütün kaçakçıları ve çobanlar tarafından bir konaklama yeri olarak kullanıldı. 1931 yılında dönemin Başbakanı İsmet İnönü’ye bir talepte bulunan Yunan yetkililer, papazlar tarafından gömülen değerli kutsal eşyaları geri almak istedi. Türkiye Cumhuriyeti’nin denetiminde Sümela Manastırı’na gelen 3 papaz, Ayavarvara Kilisesi’ne gömülen lörik parçası, parşömeni ve Aziz Lukas ikonasını alarak götürdü. Bu dönemlerde Sümela Manastırı’ndaki tarihi eserlerin büyük kısmı yağmalandı. İddialara göre 1950’li yıllarda görev yapan ABD’li NATO askerleri, altı yüksek kamyonlarla Sümela Manastırı’na çıkarak paha biçilemez oyma kapısı başta olmak üzere manastırdaki birçok tarihi eseri yurt dışına kaçırdı. Yaklaşık 100’e yakın paha biçilmez eserin izini süren yetkililer, 22 Eylül 2015 tarihinde restorasyon çalışmaları nedeniyle ziyarete kapatılan, 25 Mayıs’ta ise bir bölümü yeniden ziyarete açılan Sümela Manastırı’nın restorasyonunun tamamlanmasının ardından manastırdaki bir odada bu eserleri toplamayı hedefliyor.

Sümela Manastırı’nın kayıp hazinesi hakkında bilgi veren Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Köse, 3 papazın Türkiye Cumhuriyeti’nin denetiminde manastıra geldiklerini ve üç kutsal eşyayı gömdükleri yerden çıkartarak Yunanistan’a geri götürdüğünü belirterek, “Kültür Bakanlığının elinde manastırdaki kayıp eşyalar ile alakalı bir envanter olup olmadığını bilmiyorum. Umarım ki vardır. O envantere göre müzelerde araştırma yapılıyordur. Papazlar ayrılırken ya da herhangi birimiz ayrılacak olsak geri döneceğimizi düşünerek eşyalarımızın bir kısmını bir yere saklarız. Bizim bildiğimiz resmi kayıtlara geçmiş olan parçalar arasında Aziz Lukas ikonası, Aziz Lukas tarafından boyandığına inanılan ikona, lörik kutsal haç parçası ve Aziz Kristopher tarafından parşömen üzerine yazıldığına inanılan, bu bilgileri kesin yüzde yüz bilemiyoruz İncil parçası. Papazlar Sümela Manastırı’ndan ayrılırken bu değerli kutsal eşyaları manastırın içine değil, bugün minibüslerle gidilen yolun sağında bir küçük kilise vardır Santa Barbara, Ayavarvara olarak bilinen, Sümela Manastırı’nın arazisi olarak bilinir bu bölge. Oradaki küçük kiliseye gömdüler. İsmet İnönü’nün Yunanistan ziyareti, 1931 yılı manastır henüz yangın geçirmemiş bu tarihte. Tütün kaçakçıları veya çobanlar tarafından bir konaklama yeri olarak kullanılmaktadır. Yunanistan, İsmet İnönü’den bu eşyaların alınması için ricada bulunuldu ve 3 papaz Türkiye Cumhuriyeti’nin denetiminde izinle geldiler, gömdükleri yerden üç kutsal eşyayı, lörik parçasını, parşömeni ve Aziz Lukas ikonasını alarak Yunanistan’a geri götürdüler. Bu Türkiye Cumhuriyeti izniyle gerçekleşti. Yani bu eşyaları Kültür Bakanlığı istese de geri alamaz. 1931’de dönemin Başbakanı İsmet İnönü tarafından bu izin verilmişti” dedi.

“MANASTIR 1970’Lİ YILLARA KADAR KORUNMUYORDU”

Sümela Manastırı’nda 1937 yılında büyük bir yangının çıktığını ifade eden Köse, “Sümela Manastırı 1923 yılında 24 son keşişin ayrıldığı tarih. 1970’li yıllara kadar boş, herhangi bir koruma yok, herhangi eserlere ya da içerisindeki eşyalara bir sahip çıkma durumu mevcut değil. Üç çeşit eşya alınması gerçekleşti. Çünkü çok fazla insan yaşadığı için büyük bir köy gibi düşünün. O köyde yaşayan insanların büyük bakır kazanları vardır, altın eşyaları vardır. Manastırlar yerel halktan vergi aldıklarından dolayı zengindir. Sümela’nın Akçaabat’a kadar mülkü vardır. Nüfus değişimi olduğu için bölgeye yerleşen muhacirler ya da köylüler ihtiyaç duydukça demir parçalarını, küçük eşyaları manastırdan aldılar. Bu soygun değil, bu sadece ihtiyacın manastırdan giderilmesidir ve zarar da verilmemiştir. İkincisi tütün kaçakçılarının ve bölgeyi kullanan çobanların manastırda, kazaen çıkarıldığı söylenir, kazaen içeride küçük bir ateş bıraktılar. İçerisinde yığınla kestane ağacından yapılmış ahşap bir aksan var, 100-150 yıllık ağaçlardan bahsediyoruz. Yangın tarihi 1937 olarak işaret edilir. Bölgedeki yaşlılar da bunu teyit eder. Yaşlılarla konuştuğumda dediler ki ’O kadar büyük yangındı ki vadi bütün gece aydınlandı, bütün bina yandı.’ İçerideki eşyalar yandı. Bu zamana kadar manastırdan bilinçli olarak Avrupalı müzelerin malzeme alıp almadığını resmi kayıtlarla da bilmiyoruz. Elimizde herhangi bir veri de yok. Dönemin yaşlıları bu şekilde bilgi vermediler. Verdikleri bilgi şu; 1950 yıllardan sonra Amerikalı askerlerin Türkiye’ye gelmesi, Soğuk Savaş’ın 1945’de başlaması, 1946’da Türkiye ile Amerikan ilişkilerinin sıkılaşması. 1952’de Türkiye’nin NATO üyesi olması. Sümela Manastırı’na giderseniz ana kaya kilisesinin dış duvarına bakın, orada Amerikalı askerlerin 1956-1960 yıllarında yazdıkları yazıları görürsünüz. Amerikalı askerlerin manastır hakkında bilgileri vardı. On binlerin bu güzergahtan geçtiklerini biliyorlardı. Ziyaretlerinde belki yangından sonra kalan eşyaları, ne kaldı bilmiyoruz, eşyaları alarak altı yüksek kamyonlarla, limandan da gemilerle Amerika’ya taşıdıklarını köylüler bize anlattı” şeklinde konuştu.

“SÜMELA MANASTIRI’NDAN MUTLAKA İZİNSİZ GÖTÜRÜLEN EŞYALAR VARDIR”

Sümela Manastırı’nın asıl eserlerinin Ankara’daki Anadolu Medeniyetler Müzesi’nde olduğunu dile getiren Köse, “Ben Kültür Bakanlığının yerinde olsaydım şunu yapardım. Öncelikle Sümela Manastırı ya da bölgedeki tarihi eserler manastır, cami, kilise, han, hamam, kervansaray fark etmeksizin bu ortak miras. Bu mirastan şu anda herkes kazanç sağlıyor. Bu mirasın korunması için elimden geleni yapar, var olanın envanterini çıkarırdım. Sonra Sümela Manastırı’ndan izinsiz götürülen eşyalar varsa, ki mutlaka vardır, bildiklerimiz Oxford Asmolen Müzesi’nde var, İrlanda Ulusal Müzesi’nde var, Amerika’daki müzede var. Tamamını bilmiyorum. Bildiğim üç tanesi. İkonastasis bir tanesinde. Asma süslemeli kapı başka bir tanesinde. Asıl eserler Ankara’da Anadolu Medeniyetler Müzesi’nde. El yazması kitaplar, İnciller büyük bir kısmı 60’a yakın kitap var Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde, orada duruyor. Kimse onları araştırmıyor, incelemiyor. Sonra bu envanter çıkartılarak, var olanlar incelendikten sonra, var olan korunduktan sonra dışarıdaki eserlerin elde edilmesi için girişimde bulunulabilir” ifadelerini kullandı.

(İHA)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.