62 yaşında Şakir usta mesleğine aşık bir yorgancı

Eskiden genç kızların çeyizlerini süsleyen geleneksel yün ve pamuk yorganların yerini fabrikaların sentetik malzemelerden ürettiği yorganların almasıyla yorgan ustalığı da unutulmaya yüz tutan mesleklerden biri haline geldi. 62 yıldır yorgancılık mesleğiyle uğraşan, 2 yıl İstanbul’da çıraklık eğitimi aldıktan sonra, Adapazarı’nda bir süre çalışan ve 51 bir yıldır da Eskişehir’de bu işi yapan 77 yaşındaki Şakir Çolak, yorgancılık mesleğinin bitme noktasına geldiğini ama kendisinin bu işi severek yaptığını, son nefesini de bu işi yaparken vermek istediğini söyledi. Kendinden sonra mesleğin biteceğini belirten Çolak, “Şu anda en genç yorgancı 55-60 yaşında, yoğun çalışmadan dolayı arkadaşlarımız kısa zamanda bırakmak zorunda kalıyor. Aslında şu an tam yapılacak zamanı, biz çok zor şartlarda çalıştık. Şimdi gayet kolaylaştı, malzeme yönünden, işçilik yönünden işimiz kolaylaştı ama yetişen sanatçı yok, kimse bu işe eğilmiyor, devlet tarafından da sahip çıkılmıyoruz. Türkiye’de yorgancı diye bir sanat geçmiyor. Ben 38 sene dernek başkanlığı yaptım, her ay kapsama alınan mesleklerle ilgili broşür gelir, kapsama alınanların içinde yorgancı yok yok yok hala yok. Aslında bu dört dörtlük bir meslek, sanat, herkesin yapabileceği bir iş değil, bir ustanın yanında çırak olacak, bakmakla olmaz bu iş. Arkadaşlarımız babalarına baktılar, hala bana soruyorlar şunu ne kadar keseyim, nasıl yapayım. Niye, bizim gibi çıraklık yapmadılar. Bu meslekte usta olma kolay değil. Ben kurs gibi bir şey açayım diye çok düşündüm ama o imkanlara sahip değilim” dedi.

“USTA YETİŞMEDİĞİ İÇİN YORGANCILIK BİTİYOR”

Eskisi gibi usta yetişmediğinden dolayı mesleğin bitme noktasına geldiğinden yakınan Çolak, “1962’de Eskişehir’e geldim, burada 56 tane usta yorgancı vardı. Bunlar azala azala bugün 6-7 tane var tabelasında yorgancı yazan ama usta yorgancı yok. Bilinçli, vatandaşa hizmet etmeye çalışacak yorgancı yok. Gidiyor Kilis’ten, Gaziantep’ten hazır yorgan alıyor, burada satıyor. Onu da bir kere alan pişman alıyor bir daha da almıyor. Odan sonra vatandaş yöneliyor elyaf, silikon yorgana, o da sıhhatli olmadığı için yorgan üzerinde sıkıntı çok. Bu gidişle bir süre sonra yorgan diktirecek kimse bulamayacaklar” ifadelerini kullandı.

“RAHAT VE HUZURLU UYUMAK İSTİYORSANIZ YÜN VE PAMUKLU YORGAN KULLANIN”

Yün ve pamuklu ürünlerin kullanılmasının sağlık yönünden daha iyi olduğunu anlatan Şakir Çolak, “Yorganın iki gayesi var bir ısınmak için bir de hakiki sanat için yapılan yorgan var. İşte bizim yaptığımız yorganlar. Bunu hem kullanırsın soğuktan korunursun hem de zevkle kullanırsın, bunlara bakmaktan bıkmazsın. Bizde 180 tane model var ama piyasada tutulan 100 tane model bulunuyor ama bunu dikecek usta da yok, o ustalar bitti. Değişik modeller var 2 günde hatta 3 günde anca dikilir. Elyaf değil doğal kullanacaksın. Yorganın içindeki ya yün ya da pamuk, üstündeki kumaş da polyester değil yine pamuklu olacak. Eğer huzur içinde onu kullanacaksan, yatarken terlemeyeceksen... Biz yünde ve pamukta büyüdük. Normalde yaz kış kullanılır da, yanlış söylüyorlar. Yazın da kışın da yün yatak kullanılır eğer dört dörtlük yapılmış ise. İşin teferruatı çok, şimdi gençler yün yorgan istemiyor. Haklı istememekte, neden benim demin size gösterdiğim yün değil, koyunun sırtından çıkan yünü derede soğuk suda yıkamışlar, dikeni var, pisliği var, tozu var çıkmıyor çünkü. Ondan yorgan yapıyorlar, gençler bunu tabii ki istemez. Yatak yapacak, o yünü taratmadan çuvala doldurur gibi koyuyor, onun üstünde yatılmaz. Onu bir ustaya yaptıracaksın. Bel ağrısından doktora gitmek istemiyorsan yün ve pamukta yapılan yatak kullanın. Belin, boynun ağrımaz, huzur içinde yatar dinlenir kalkarsın, böyle demir yığınının üstünde yatarsan sabah yorgun kalkarsın, bu gerçek bir şey” şeklinde konuştu.

“ÖLENE KADAR MESLEĞİMİ YAPACAĞIM”

Mesleğine aşık olduğunu ve bu işi ölene kadar yapmak istediğini dile getiren Çolak, “Bu işte çok sabırlı olacaksın, çok sakin olacaksın. Bu işi ölene kadar yapacağım. İstiyorum ki, Allah işimin başında son nefesimi alsın. İşimin başına gelmediğim gün hasta oluyorum. Torun geliyor, ’bu pazar biraz geç kalk da beraber kahvaltı yapalım’ diyor. Hafta sonları, onlar uyurken ben işe gelip dükkanımı temizleyip, düzenledikten sonra onların kalkma vaktinde eve gidiyor kahvaltı yapıyorum çocuklarla. Bu bir alışkanlık, meslek tutkusu, 62 yıldır benim kalkış saatim 06.30’dur. 07.00-07.30 arası dükkanımı açarım” diye konuştu.

(Mustafa Köken - Muhammed Emin Beytul /İHA)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.